Açıklama
Dünya düne göre daha bilgili ve daha teknolojik bir boyuta ulaştı. Bilmek ve öğrenmek istediği hemen her şeyi çok kısa sürede dijital ortamda bulma imkanına sahip oldu insan. Ancak bilginin bildirmesi gereken ve öğretmesi beklenen değerleri tükendi. Düne göre daha değersiz hale geldi dünya. Çünkü değer insana ait bir olgudur. Gel gör ki insan özünden uzaklaşıp özne kimliğini kaybettikçe elindeki eşyanın nesnesi haline geldi. Ürettiklerinin içinde tükendi ve altında ezildi. Okul ve öğrenci sayısı artmasına rağmen, okullarda öğretilen bilgi değer ve görgüden uzak hale geldiği için görgülü insan azaldı. C.S.Lewis’in, “Değerlerden yoksun bir eğitim faydalı olmaktan ziyade insanı daha zeki bir şeytan yapar.” sözüyle ifade ettiği gibi, insan ancak ötekinden zekice istifade etmek isteyen bir varlığa dönüştü.
Bu değerlerden yoksun gidişatın çaresi, her medeniyetin kendi geleneği içerisinde saklı. İslam kültürü açısından baktığımızda bu geleneğin kalbi sayılabilecek tasavvuf, tasavvufun insan ve İslam tasavvuru tarihi tecrübe ile ortaya konulmuştur ki bu değerleri yeniden üretme ve değerlerle yüklü bir toplum inşa etme kabiliyetine sahiptir. Buna önce müslümanlar sonra da bütün insanlık muhtaçtır. Çünkü tasavvuf; kalbiyle düşünebilen, vicdanıyla hareket edebilen, yaratılmışı yaratanın işareti ve emaneti gören bir insan yetiştirme modelidir. Bu nedenle tasavvuf bu kitapta geleneğin kalbi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamanın amacı insanı kendi kalbine ve geleneğinin kalbi olan tasavvufa davettir. Mevlânâ’nın ifadesiyle insana yarın “kalbinin kıyafeti” giydirilecektir.İbrahim Baz,9786257738651i̇brahim baz